Cuma günü Midsummer’ı kutladık. Kuzey avrupa ülkelerinde kutlanan bu en uzun gün yılın en eğlenceli zamanlarından biri. O gün resmi tatil olduğu için kutlamalar erkenden başlıyor. İnsanlar o gün şehirde değil, kırsal bölgelerde, yazlık evlerinde, bahçelerde, ormanlarda bir araya geliyorlar.
Milano Günleri
Milano’da Elvin’le geçirdiğim günler çok güzeldi. Neredeyse altı aydır görüşememiştik, o yüzden bu bir kaç gün bizim için çok değerliydi. Bu Milano’ya üçüncü kez gidişim oldu. Zaten İtalya’nın diğer büyük şehirlerine göre pek turistik olmayan bu şehirde önceki gidişlerimde görülmesi gereken yerleri bitirmiştim. Bu sebeple koşturmadan, canımızın istediğince şehrin tadını çıkardık. Giderken hayalini kurduğum şeylerin hepsini gerçekleştirdim; bol bol dondurma ve brioche yedim, şarap içtim ve tadına doyulmayan İtalyan pizzalarında sınırlarımı zorladım.
Puantiyeli Elbise
Geçen hafta Milano öncesi havanın çok güzel olduğu günlerden birinde şehir içindeki en büyük park olan Slottsskogen’e gitmiştik. Piknik örtümüzü serecek güzel bir yer bulup bir kaç saat, hava serinleyene kadar orada kaldık. Etrafımızda bir sürü insan güneşin şehri ısıttığı bu ilk günlerin tadını çıkarıyordu. Henüz dışarıda piknik sezonunu yavaş yavaş açtığımızdan biraz hazırlıksızdık, yine de içeceklerimiz ve kitaplarımız o gün için bize yetti.
Bangkok’ta Kanal Turu
Bangkok’ta yaptığımız en güzel şey kesinlikle kanal turuna çıkmaktı. Yalnızca büyük kanal Chao Phraya’da gezen hali hazırdaki turist botların aksine ‘long tail boat’ denilen eski, ahşap Tayland kayıklarından kiralayıp, kaptandan bizi küçük kanallarda gezdirmesini rica ettik.