Kyoto’da kaldığımız günlerin birini yakınlardaki ilgimizi çeken ÅŸehirlere ayırdık. Bunlardan biri, 2010 senesinde 1300. yılını kutlayan ve 710-784 yılları arasında Japonya’ya baÅŸkentlik yapmış olan Nara‘ydı. Tren istasyonundan çıktıktan sonra hayal ettiÄŸimiz Nara’nın ünlü geyiklerini ve tapınaklarını görmek üzere Nara Park‘ına doÄŸru yürüdük.
(Geyiklerden önce göldeki tahtaların üzerinde gördüğümüz kaplumbağalar)
Yaklşık 5 kilometrekarelik parktaki 1200 geyikten ilkiyle karşılÅŸmamız çok samimi oldu :) Orada dururken yanına yaklaÅŸtım ve bana poz verdi. Daha sonra Barış geyikleri beslemek için parkta satılan geyik krakerlerinden aldı. Krakerleri gören bizim geyik ve iki arkadaşı hemen Barış’ın çevresini sarıp krakerleri kapmaya çalıştılar. Barış krakerleri üç geyiÄŸe de eÅŸit paylaÅŸtırmaya çalışırken aralarından bir tanesi Barış’ın tişörtünü diliyle yakalayıp ısırdı :)
Barış’ın tişörtündeki diÅŸ izleri ve minik deliklerle yolumuza devam ederken bizi parktaki geyiklere karşı uyarak aÅŸağıdaki tabelayı gördük. Bizden sonra denk geldiÄŸimiz geyik besleyen insanların çırpınışlarıyla ve kahkahalarıyla da epey eÄŸlendik.
Parkın derinliklerine dalıp en çok merak ettiÄŸim TÅdai-ji tapınağına vardık. Bu tapınak -daha önce bir benzerini Kamakura‘da gördüğümüz- dünyanın en büyük bronz Buddha heykeline ev sahipliÄŸi yapıyor (boyu 14.98 metre, ağırlığı 500 ton).
Tapınağın içindeki büyük ahşap sütunların birinin zemine yakın kısmında dar bir delik bulunuyor. Bir rivayete göre bu delikten geçen insan nirvanaya erişiyormuş. Biz oradayken tapınağı ziyarete gelen okul öğrencileri bu delikten geçmek için sıra olmuşlar, bir öğretmenleri onların geçmelerine yardımcı olurken, diğeri de her birinin fotoğrafını çekiyordu :)
Nara’da o gün hava neredeyse 30 dereceyi buluyordu. Tapınaklar arası güneÅŸli yollardan yürümemiz gerektiÄŸi için ve ben sıcaÄŸa hiç dayanamadığım için, gördüğüm her tapınak çeÅŸmesinde yüzümü ve kollarımı yıkadım. Bir kez daha bu kadar sıcak havanın bana göre olmadığına kanaat getirdim.
(Tüm güzel manzaraların önünde görmeye alıştığımız, sulu boya veya karakalemle manzarayı resmeden insanlar)
Nara’da görmek istediÄŸimiz yerleri bir kaç saat gezdikten sonra trene atlayıp Japonya’nın üçüncü büyük ÅŸehri olan Osaka‘ya gittik. Burası Kyoto’dan çok farklı, ama sanki Tokyo’nun daha küçük hali gibiydi. Zamanımız kısıtlı olduÄŸu için trende giderken bolca araÅŸtırma ve okuma yapmıştım. Mutlaka görelim dediÄŸimiz bir kaç yerden biri DÅtonbori‘ydi.
Burası restoranlarla, rengarenk tabelalarla, mağazalarla ve müzikle dolu, capcanlı bir kaç sokaktan oluşan bir bölge.
(Bir restoranın amblemi)
(DÅtonbori kanalı)
(Tokyo’dakı gibi dikkat çeken pek çok yüksek bina)
(Bize çok ilginç ve güzel gelen birbirinin üzerinden geçen pek çok yol)
(Osaka koyundaki geleneksel süslemeler)
AkÅŸam olduktan sonra Osaka’nın koy kısmına gittik. Buradaki dönme dolabın (Tempozan Ferris Wheel) bize ÅŸehrin gezemediÄŸimiz yerlerini görme fırsatı vereceÄŸini düşündük. Yükseklik korkum yüzünden binip binmemeye epey tereddüt ettim ama sonra Japonlara güvenmeye karar verdim :)
Biraz korktuÄŸumu itiraf etmeliyim, ama 112 metre yüksekliÄŸe kadar çıktığımız, 17 dakikada tamamladığımız, 1997-1999 yılları arasında dünyanın en yüksek dönme dolabı ünvanını almış Tempozan’dan manzara inanılmazdı.
Nara ve Osaka’yı tek güne sığdırıp, iki ÅŸehrin de görmek istediÄŸimiz yerlerini gezip Kyoto’ya geri döndük. Bugün epey yorucu bir gün olmuÅŸtu, ama yaptığımız pek çok ÅŸeye bakarsak yorulmaya deÄŸmiÅŸ gibi görünüyor :)
merhaba bİZDE NİSANDA GİDECEĞİZ.NARA VE OSAKAYA ULAŞIMI KYOTODAN NASIL YAPTINIZ
Merhaba, trenle gitmistik.