Tayland’da içerisinde budist manastırı, tapınaklar, halk evleri barındıran açık alandaki çok amaçlı yerlere Wat adı veriliyor. O yüzden gezdiğimiz tarihi tapınakların tamamının adı mutlaka Wat ile başlıyor. Tayland’da yaklaşık 30.000 tane Wat kompleksi bulunuyormuş. Wat Phra Kaeo, Wat Pho ve Wat Arun Bangkok’taki bizim ziyaret ettiğimiz en önemli watlardan üçüydü.
Wat Phra Kaeo
Wat Phra Kaeo, çok meşhur ‘Zümrüt Buddha’nın evi olduğu ve büyük saray (Grand Palace) alanının içinde bulunduğu için en ihtişamlı ve en ünlü watlardan biri. Bu wat kompleksinin ve büyük sarayın bulunduğu alan 1782 yılında inşa edilmeye başlanmış. 1900 metrelik duvarla çevrili bölge bir zamanlar şehir içinde şehir olarak kendine yetebilen bir yermiş. Kraliyet ailesi artık bu sarayda yaşamıyor, fakat bu bölge hala Bangkok’un turistler tarafından en çok ziyaret edilen bölgesi.
(Wat Phra Kaeo’nun girişi, arkada Zümrüt Buddha tapınağı)
(The Royal Pantheon ve önünde Chedi adı verilen korumalar)
Royal Pantheon binası 1855 yılında kral Rama IV tarafından Zümrüt Buddha için yaptırılmış, fakat daha sonra bu binanın Zümrüt Buddha için küçük olduğu düşünüldüğünden bu fikirden vazgeçilmiş. İçerisinde beş eski kralın heykellerinin bulunduğu bu bina yılda yalnızca bir defa 6 Nisan’daki Chakri Günü’nde ziyarete açılıyor.
(solda, eskiden kütüphane olarak kullanılmış Phra Mondop)
(Zümrüt Buddha tapınağı önündeki muhafız aslanlardan biri)
(Zümrüt Buddha tapınağı dış süslemeleri)
İçeride fotoğraf çekilmesine izin verilmediği için Zümrüt Buddha’nın fotoğraflarını paylaşamıyorum. 45 cm boyundaki bu önemli buddha heykeli 1784 yılından beri bu tapınakta bulunuyor, daha detaylı bilgi için buraya göz atabilirsiniz.
(Sütunlardaki süslemeler)
(Ramakien figürleri)
(Şortla tapınağa girilmediği için ödünç aldığım Sarong denilen eteğimle)
(1882 yılında tamamlanan Chakri Maha Prasat binası)
Wat Pho
Bangkok’ta ziyaret ettiğimiz ikinci büyük tapınak Grand Palace’ın çok yakınındaki Wat Pho oldu. Bangkok’un en eski ve en büyük tapınağı olan Wat Pho en çok “Reclining Buddha (Yatan Buddha)” ile biliniyor. 15 m yüksekliğindeki, 43 m uzunluğundaki bu Buddha gerçekten de elini ensesine koymuş, vücudunun yan kısmı boyunca uzanıyor.
(Phra Maha Chedi Si Rajakarn adı verilen 42 metre uzunluğundaki pagodalar)
(Buddha ve 7 başlı yılan)
Wat Arun
Ziyaret ettiğimiz tapınaklar arasında en sevdiğim, çok sade olmasına ve az sayıda yapıdan oluşmasına rağmen Wat Arun oldu. Wat Phra Kaeo ve Wat Pho’nun aksine şehri ikiye bölen nehrin diğer tarafındaki bu wat ‘Temple of Dawn (Şafak Tapınağı)’ olarak anılıyor.
Renkli porselenlerle kaplı ana kulenin boyu 70 metre, ve belirli bir kısmına kadar dış merdivenlerden çıkılabiliyor.
Wat Arun’da güneşin altındaki merdivenleri öğle saatinde tırmanmamıza rağmen vardığımız noktadaki manzara buna değdiğini ispatlıyordu. Tapınak gezilerimiz sırasında bizi en çok zorlayan şey; çok sıcak havaya rağmen tapınak kuralları gereğince omuzlarımızı ve bacaklarımızı kapatan kıyafetler giymek zorunda oluşumuzdu. Yine de, Bangkok’ta mutlaka görülmesi gereken bu tarihi tapınakların hepsini ziyaret ettik. Daha sonraki bir akşam yaptığımız nehir turunda ise ışıklandırılmış hallerini görmek büyüleyiciydi.
(Referans: Thailand, DK Eyewithness Travel, 2012, Dorling Kindersley Limited, London.)