Mart ayındaki Türkiye tatilimizin bir gününü Barış’ın anne ve babasını ziyaret etmek için Adana’da geçirdik. Bahar havasında, bir sürü yemek yediğimiz, bir sürü yer gördüğümüz bir gezi oldu.
Eve vardığımızda, her zaman olduğu gibi bizi Barış’ın annesinin hazırladığı harika kahvaltı sofrası bekliyordu. Hepsinden fazlasıyla yedik.
Gezmek için dışarı çıktığımızda ilk durağımız tarihi Taşköprü oldu. Seyhan nehri üzerinde, dünyada hala kullanılmakta olan en eski köprülerden biri olan Taşköprü Roma döneminde M.S.384 yılında inşa edilmiş.
Taşköprü üzerinden Seyhan nehri ve Türkiye’nin en büyük camisi Sabancı Camii manzarası.
Taşköprü’den sonra yürüyerek eski Adana sokaklarına daldık. 1494 yılında Ramazanoğulları Beyliği tarafından yapılan, suyu Seyhan nehrinden geldiği için adını buradan alan Irmak Hamamı’nın bugün hala hizmet veriyor oluşu beni çok şaşırttı.
Çok beğendiğim, çok eski bir ev.
Çok sevdiğim başka bir bina.
Barış’ın annesinin bizim için aldığı cezeryelerin kaynağını bu sefer kendimiz keşfettik.
Hacı Ahmet Şahin, Adana’nın en eski helvacılarından biri.
Cezerye ve lokumları da en az helvaları kadar lezzetli.
İhtiyacımız olan olmayan her şeyden almak istedim. Kocaman bir değirmende susamları öğütüp taze taze yaptıkları tahinden koca bir kap almasam olmazdı :)
Tarihi Kazancılar kebapçısında -sanılanın aksine- tüm masalar tek bir restorana ait değil, yan yana konumlanmış bir dizi kabapçıdan oluşuyor bu sokak. Yaz kış sokakta yemek yenilen Kazancılar’dan müzik ve eğlence eksik olmuyormuş.
Yağ Camii adını önünde kurulan yağ pazarından almış. Önceden adı ‘Eski Cami’ olan, 1501 yılında Ramazanoğlu Halil Bey’in emriyle kiliseden camiye dönüştürülen bu yer Adana’nın sahip olduğu en eski eserlerden biri.
Gezip yorulduktan sonra bir şeyler atıştırmak için Adana’daki yeni kafelerden biri olan La Creme‘e girdik. Pastalarının hepsi birbirinden güzel ve lezzetli olan bu pastanede bizim denediğimiz içi kremalı büyük pufları kesinlikle tavsiye ederim.
Akşam yemeğimiz tabi ki kebaptı ve gittiğimiz yer vazgeçemediğimiz Gönül Kebap oldu. Yemekte bize Adana’da yaşayan annemlerin kuzeni İpek abla, can dostum Pelin ve İsveç’te tanıştığımız, Mersin’de yaşayan, bizim için Adana’ya gelen Kandemir de katıldı. Lezzetli yemekler ve onlarla beraber çok güzel bir akşam geçirdik.
Tadı anlatılayacak kadar lezzetli olan kebap..
Yemek sonrası Pelin ve Kandemir’le Adana’nın en güzel ve geniş caddelerinden biri olan, kafe ve restoranlarla dolu Ziya Paşa Bulvarı’nda kahve içtik. Pelin’le bir sene içinde gerçekleştirdiğimiz 3. buluşmamızı kutladık :)
Ertesi gün, yine güzel bir kahvaltının ardından, havaalanına gitmeden önce arabayla benim için denizden farkı olmayan Seyhan baraj gölünün etrafını dolaştık.
Bu kısa ama güzel Adana gezisi bize çok iyi geldi. Adana’nın önemli ve tarihi yerlerini yavaş yavaş öğrenmeye başladım. Sonraki gezilerimde en çok ilgimi çeken yerlere daha fazla zaman ayıracağım.
Fotoğralar şahane!
Ayrıca masada herkes var, ne güzel:)
çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık, bence sizi tek rahatsız eden şey biraz sıcak olması olmuştur.
Tesekkur ederim. Yazin Adana’da hic bulunmadim ama yaz disinda her mevsim guzel oldugunu soyluyorlar.
adanadaki çekimleriniz ve yazınız çok hoşuma gitti adanayıda tanıttığınız için sizi tebrik ediyorum.