Tokyo’nun en hatrı sayılır simgelerinden biri olan bu kule hem haberleÅŸme hem de gözlem amacıyla kullanılıyor. İki yıl önce bu kuleyi ilk gördüğüm zaman ‘Eiffel kulesinin aynısını neden buraya dikmiÅŸler?’ diye sorduÄŸumu hatırlıyorum, fakat Tokyo zıtlıkların ve uyumsuzlukların uyumunu taşıyan bir ÅŸehir olduÄŸu için ÅŸehri sindirdikçe bu soruların çok saçma olduÄŸunu farkettim.
Her ne kadar etrafındaki dev gökdelenler yüzünden Eiffel kulesinden çok daha küçük görünse de, aslında 333 metrelik boyuyla o kuleden 13 metre daha uzun. 1958 yılında, Tokyo’nun yeniden kazandığı ekonomik gücünü temsil etmesi adına yapılan bu kule aynı zamanda dünyanın tek başına duran en uzun kulesi olma özelliÄŸini taşıyor.
Turistler için en ilginç kısmı kulenin 150 ve 250 metrelerindeki gözlem katları. Yalnızca tek kat veya iki kat birden ziyaret edilebiliyor. Biz tabi ki oraya kadar çıkmışken seyretmeye doyamadığımız şehri her iki kattan da görmek istedik.
Yukarı katlardan manzarasına doyum olmayan kulenin etrafı da gezecek küçük parklar ve tapınaklarla dolu. Yolumuz ararken içine daldığımız bir tapınakta birbirinden ilginç heykellere ve dilek ikonlarına denk geldik.
Tokyo’yu ilk ziyaretimizde Tokyo Tower yerine Skytree‘yi görmeyi tercih etmiÅŸtik, fakat ikisi arasında tercih yapmak isteyenlere, ÅŸehrin daha içinde olduÄŸu için daha detaylı ve yoÄŸun bir manzara sunduÄŸundan Tokyo Tower’ı tavsiye ederim.
3 Yorum